29 Şubat 2012 Çarşamba

Resident Evil Efsanesi

Zombileri sevmemek elde değil. Sersem sersem gezmeleri, beyin yemek için kendilerini paralamaları ve onları öldürürken vicdan azabı hissetmemek, onları korku dalında bir ekol haline getirmiş durumda.

Korku oyunu denilince ise akla gelen ilk oyundur Resident Evil. Zombi dolu bir evde mahsur kalan 3 asker ile başlamıştı hikayesi. İlerleyen dakikalarda karşımıza çıkan bulmacaları çözmek için kafayı patlatmamızın yanı sıra önümüze çıkan zombilerin kafasını patlatmakta zevk veriyordu oyunda. (Hele o pompalı tüfek yok mu)

1996 yapımı ilk oyundan 2 yıl sonra ise oyunun ikincisi çıkmıştı. İlk çıktığında 6 arkadaş bir araya gelip, bir arkadaşın evinde bitirmiştik oyunu. (6 kişi nasıl oynadınız diyebilirsiniz ama oyuna kapılınca klavyenin üzerinde 12 tane el bulunması gayet normaldi bizim için. Biri koşar, diğeri haritayı açar ve her kafadan bulmacaları çözmek için bir fikir çıkardı.) Serinin en güzel oyunuydu bence Resident Evil 2. Oyunun hikayesine kapılmak mı, pencereden içeriye dalan kargalarla 6 kişi birden havaya sıçramak mı beni bu kadar etkiledi bilmiyorum ama inanılmaz zevkliydi o zamanlar.

Sonra serinin 3, 4, ve 5. oyunları çıkmıştı (1999, 2004, 2009). Sadece 2000 yılında çıkan Code: Veronica beni 2. oyun kadar etkilemiştir belkide. (İğrenç olarak nitelendirdiğim diğer oyunlarını saymıyorum bile.) Bulmacaları ve atmosferiyle tamamen yaşatıyordu Resident Evil ruhunu. Oyunun sonuna gelince o kadar kapılmıştım ki, bilgisayar bize kod sorunca "ulan ne ki kod? nerden bulacam?" diye 10 dakika düşünmüştüm. Adı üstünde değil mi? Code: Veronica... (4. oyunun aksiyon yanı ve 5. oyunun cooperatif yönünü de sevmedim diyemem ama hiçbiri 2. oyun kadar olamaz.)

Rivayet odur ki, RPD binasının yanındaki merdivenlere
kadar hiçbir zombi öldürmeden giderseniz, orada zırhlı bir
zombi ile karşılaşıyormuşsunuz. Ve o zombinin üstünden
çıkan anahtar, RPD'nin üst katına çıkan merdivenlerin
altındaki odada bulunan dolabı açıyormuş ve karakterin
kıyafetini değiştirebiliyormuşsunuz. Ancak şu sahnedeki,
dilenci kadın gibi sürünerek gelen zombiyi öldürmeden
geçebilmenin bir yolunu bulabilen var mı merak ediyorum?
2002 yılında oyunun filme çekildiğini duyduğumda ise gözlerim yerinden fırlamıştı. Filme uyarlanmasını istediğim oyunlar arasında Half Life'tan sonra en çok beklediğim filmdi kendisi. Ama izlediğim film bende tamamen hayal kırıklığına neden olmuştu. Oyuna bağlı kalınmamıştı. Düz bir zombi hikayesinin ötesine geçmek için Alice adında doğaüstü güçleri oluşacak bir kız eklemişlerdi filme. Oyunu işe katmayınca, değişik, hatta izlenesi geliyor olabilir. Ama o içimde yaşattığım baş karakterlerin filmin diğer serilerinde sıradan insanlar gibi görülmesi çok acı vermişti. (Sen koskoca Claire'ı git kamyon şoförü yap, oldu mu hiç!)


Şimdi ise serinin 5. filmi vizyona girmek için gün sayıyor. 14 Eylül'de sinemalara gelecek olan filmde yine oyunlarındaki bazı karakterlere yer verilmiş. Jill Valentine, Dr. William Birkin (sanırım sadece ses kaydı var), Leon Kennedy, Ada Wong ve Albert Wesker filmde yer alacak karakterlerden. Ama en çok dikkatimi çeken ikili Leon ve Ada oldu. İkinci oyunda elleri arasından kayarak düşen Ada'yı kurtaramayan Leon'un "Eydaaaa" diye bağırması çok buruk acı vermişti bana. Sonra 4. oyunda baktık kadın yaşıyor, yetmemiş Albert Wesker için çalışıyordu. "Arkandan yaktığım ağıtlar haram olsun rezil kadın" dedirtmişti bana... Bakalım şimdiki filmde ne tür bir enrtika dönecek?

Fragman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...