9 Nisan 2012 Pazartesi

The Walking Dead 2. Sezon İncelemesi

(Spoiler İçermektedir)
 
Zombi temalı film ve oyunların istilasına uğramışken daha fazlası gerekli diyerek dizi olarak çekilmeye başlayan The Walking Dead, görsellik konusunda birçok yapımı cebinden çıkarabilecek bir yapım.

İkinci sezon 13 bölümden oluşmasına rağmen baya değinilecek konu var ve incelememi yazmaya nereden başlayacağıma gerçekten emin değilim. Bu yüzden direk iyi yönler ve kötü yönler olarak ikiye ayırıp hemen konuya başlasam iyi olacak.

Başlamadan önce şunu da belirtmemde yarar var. Öğrendiğim kadarıyla The Walking Dead normalde bir çizgi roman olarak başlamış. Çizgi romanlar ile pek aram yoktur ve kendisini okumadığımı belirtmek isterim. Yani inceleme boyunca göreceğiniz bütün yorumlar dizideki sahnelere göre yapılmıştır.

Öncelikle sezonun iyi yönlerini ele alarak başlayalım en iyisi… İyi yönlerinden fazlasıyla söz ettik şimdi de kötü yönlerini ele almaya başlayalım.

Daryl
Şaka bir yana geçen sezona göre gerçekten yok denebilecek kadar az bu sezonun iyi yönleri. Yine de yok sayılmayacak birkaç olay var tabi ki. Bu olayların başında Daryl geliyor. Zombilerin istila ettiği bir dünyada her tarafı açık bir motorla seyahat eden aykırı bir adam kendisi. Bir önceki incelememde de bahsettiğim gibi düşüncelerimi boşa çıkarmıyor ve adamın hası olduğunu sezon boyunca gösteriyor. Sophia’yı geceleyin bile araması, yaralı halde tek başına gölden çıkması, bıçakla zombi öldüren ilk kişi olarak görülmesi, ince ruhlu yapısını arada bir ortaya çıkarması, neden onun için adamın hası dediğimi ortaya koyan özellikleri. Her görüldüğü sahnede kendisini kanıtlıyor açıkçası.
“Sorry brother…”

Her ne kadar en başta spoiler içerir yazsa da, sizlere Dale ve Shane’nin bu sezonda öldüklerini söylemeyeceğim. Hayır hayır, hele Shane’i önce Rick, sonra oğlu Carl öldürdü demeyeceğim. (Baba oğul iki kere öldürdüler adamı en sonunda.) Dale’in ölmesi bir bakıma sorun oldu diyebilirim. Konuşması her ne kadar bıkkınlık verse de, onun Muppet Show’daki Animal’a benzettiğim, bir türlü ortada duramayan kaşları ile Andrea’nın ağlarken bile tebessüm eden botokslu ağzı yüzünden çok iyi çift olacaklarını düşünüyordum.

Ama Shane’nin ölümü “oh be en sonunda” dedirtti diyebilirim. Hatta bir bölümde “Biri şu Shane’i öldürsün” dediğimi hatırlıyorum ve sağ olsunlar beni kırmamışlar. Bir önceki incelememde beni yine haklı göstererek, Otis’in bacağına sıktı ve ne kadar sinir bozucu biri olduğunu gösterdi. Onca derdin ortasında bir de bu manyaklarla uğraşmaları beni geriyordu açıkçası, ölmesi iyi oldu.

Bu sezonun iyi yanlardan bir diğeri ise, ilk sezonun sonu için söylediğim onca lafın ardından, bu sezon sonunun hakkını vermiş olmaları. Sezon finali bu sefer gerçekten çok güzel olmuş diyebilirim. “Yeter artık çıkın şu çiftlikten” düşüncemi desteklediği için mi yoksa “gizemli zenci” ve “hapishane” gibi görülen gizemli yerin verdiği meraktan dolayı mı sezon finalini bu kadar sevdim bilmiyorum.

Sezonun ilk altı bölümü birkaç olayın dışında fazlasıyla sıradan ve çok yavaş ilerliyor. Yedinci bölümden itibaren olaylar başlıyor ve dizi izlenesi bir hal alıyor. Zombiler daha sık görülmeye ve ilginç gelişmeler yaşanmaya başlıyor da diyebiliriz daha doğrusu. Aslında, çok sıradan geçen altı bölümden sonra gelen her şey sizi etkiler şekilde de gelişiyor olabilir.

Bu arada onuncu bölüme özellikle değinmek istiyorum.
Andrea’nın Lori’ye laf soktuğu onuncu bölümdeki sahneyi de çok sevdim açıkçası. Andrea, Lori’ye söylemek isteyip de söyleyemediğimiz şeyleri tek tek sıraladı resmen ve tamamen hak veriyorum ona. Hatta Lori’nin, Shane’nin ölümünden sonra Rick’e sinirlenmesini de tamamen manyak olmasına bağlıyorum. Rick ve Shane ile birlikte aşk üçgeni oluşturmaya çalışan bir dengesizin dengesini iyice bozarsanız size yan çizmeye başlayacaktır. (Nasıl gıcık kaptıysam artık iyice saydırıyorum.)
Ayrıca bölüm başında Shane’nin dikkatlice baktığı ve açık tarlada sağ tarafta duran zombi, bölümün sonunda geri dönerlerken yine aynı yerde sağ tarafta idi. “Karşıya geçmiştir”, “aynı zombi değildir” bahanelerine hiç gelemeyeceğim. Bariz şekilde gözden kaçmış.

Bu sezonda bir de doktorun Rick’e söylediği gizemli şeyi öğrenmiş bulunduk. Herkes virüslü ve ölenler bu virüs yüzünden tekrar canlanıp zombi oluyorlarmış. Ufak da olsa iyi bir açıklama ama bu düşünce farklı sorunları ortaya çıkarmış. Onlara da az sonra değineceğim zaten.

Dizideki kötü yanlara geçmeden önce aklıma takılan sorulara değinmek istiyorum. Mesela bulabilecekleri hiç mi telsiz yok? Herkes birbirinden bir haber geziyor. Hiç olmadı Walkie-Talkie bulmak benzin bulmaktan daha kolay olurdu sanırım.

Bu sezonda Lori’nin hamile olduğunu ama çocuğun kimden olduğunu bilmediğini öğreniyoruz. Tek korkum, eğer çocuk Shane’den ise, çocuğun tamamen burun olarak doğması muhtemel. Suratıyla dalga geçmek gibi olmasın ama Shane’e benzeyen bir bebeğim olursa kendi ellerimle zombilere atarım yemin ederim. (Şaka şaka bunu yapacak başkalarını bulurdum ben atmazdım…)

Saçma gelen unsurlardan biri ise, bütün insanlarda bu virüs var madem, neden sadece ısırıldıklarında dönüşüyorlar? Öldükleri zaman zaten zombi oluyorlar, ısırıldıklarında en fazla aynı virüsü kapacaklar ki bu virüs üzerlerine sıçrayan onca kan ile de bulaşmıştır onlara. Isırıldıklarında fazladan bir virüs daha mı kapıyorlar acaba? Bu da saçma olurdu ama neyse diyip es geçelim.

Ama en büyük soru sezonun ilk bölümünde. İlk sezonda hatırlarsınız, bu zombiler çok iyi koku alıyorlardı ve yağmurlu havada bile Rick ile Glenn’in üzerlerinden akan ölü kanından sonra kokularını alıyorlardı. Fakat ikinci sezonun ilk bölümünde herkes araba altına saklanıyor. Arabaların altı kokuya karşı izole mi sağlıyor? Bu arada daha önce de dediğim gibi ilk altı bölüm fazlasıyla gereksiz uzatılmış ve ilk bölümde araba altına saklanma sahnesinde bunu fark ediyorsunuz. Sanki yanlarından Çin ordusu geçti dedirtecek kadar bekliyorlar çünkü.

Diğer merak ettiğim şey ise neden boş boş oturdukları. Koca sezon çiftlikte kaldınız, insan orayı kaleye dönüştürürdü şimdiye kadar. Çitleri dışarı bakacak şekilde sık sık yerleştir, yetmedi bir set daha çek, yetmedi tel döşe… Ama yok, sonra zombiler gelince nasıl girecekler içeri değil mi! Çiftlikten çıkmalarını çok istiyordum fakat böyle “burası emniyetli” diyerek beklemeleri de olmamış. (Dışarıdan bakınca kolay geliyor ne yapayım.)

Bir de bacağı kazığa geçen genç vardı. Onun bacağını oradan koparmadan, o kadar kısa sürede nasıl çıkardılar? Belki benim atladığım bir iki muhabbet oldu ama o çocuğun o bacakla yürümesi bile birkaç ay sürerdi.

Dale’i öldüren zombi elleriyle karnını açacak kadar güçlü, ama sopayla kafası göçecek kadar güçsüz. Zombilerin güç kavramı fazlasıyla dengesiz diyebilirim. Sizi yakalayınca kendilerine çekemiyorlar ama elleriyle parça pinçik edebiliyorlar.

Son olarak arabayla eze biçe zombilerin üstünden neden geçmiyorlar? Adamların eti kolu kopacak yer arıyor zaten, arabayla dümdüz edemezler mi? Öldürmese bile süründürür hiç olmazsa. Olmadı elinde paspas ile gireceksin aralarına, zaten zor yürüyorlar, önüne geleni süpürür gibi yere it gitsin, olmaz mı? (Evet evet dışarıdan bakınca çok kolay gibi görünüyor sanırım fazla uçmaya başladım.)

Ve geldik dizide göze batan kötü noktalara. Yazı şimdi başlıyor diyebilirim çünkü buraya ekleyecek gerçekten çok şey var.

Neredeyse herkesin, onca derdin içinde bir de sevgili yapmak için uğraşmaları sırf diziyi uzatmak için ortaya atılmış senaryolardan ibaret. Psikolojik olarak çöküntü yaşıyorlar ve sığınacak dal arıyor olabilirler ama yine de bunca dert içinde sevgili yapmak için kasmaları garip geliyor.

Sophia, Öncesi ve Sonrası
Carl’ın ders çalıştığını görmek de biraz garip gelmişti. Her ne kadar çocuğu normal olarak yetiştirmeye çalışsalar da çocuk iyice psikopata bağlıyor. Konuşması ve yaptıkları gittikçe göze batıyor ve koca sezon Carl ve Sophia yüzünden heba oluyor diyebilirim. Daha doğrusu adamların başına gelen her şey bu ikisi yüzünden geliyor ki bu bize bir şey öğretiyor. Eğer zombi dolu bir dünyada iseniz, “No kids, no cry…”

İlk incelemede sanırım biraz nazar değdirdim ki dizinin hızı gerçekten çok düşmüştü. Çocuğun vurulması ve iyileşme süreci gerçekten çok gereksizce uzun sürüyor. Bunu bir sonraki sezona konu bulmak için öylesine geçiş sezonu maksadıyla yazdıklarına inanıyorum ve üçüncü sezonda çok sağlam kurgularla geleceklerini umut ediyorum.

Sinir bozucu bir diğer unsur ise ahlaki düşüncüler. Tamam yaşayan birini öldürmemek doğru bir karar, zaten dünya üzerinde kaç kişi kalmışsınız ki. Ama ilk bölümde arabalardan malzeme almayı “mezar soymak” gibi görmeleri saçma idi. Yok yani o kadar ahlaklıydınız, esir alınan çocuk ölsün diye niye direttiniz madem?

Otis’in öldüğü bölümde ilk dikkatimi çeken olay, Rick’in silahını ona vermiş olmasıydı. Daha sonraki bölümlerde Rick’in silahı yine kendisindeydi. Bunu bölüm hatası olarak görmüştüm ama neyse ki 11’inci bölümde bu konuya değinmişler ama sanki aldıkları eleştiriler yüzünden düzenlemişler gibi durmuş diyebilirim.

Ahırda onlarca zombi olduğunu öğrendiklerinde, Shane’nin sıkıntı arar gibi sürekli ahırın etrafında gezmesi de sinir bozucu. Yine “iyi ki öldü” demeden edemeyeceğim. Ama sadece Shane değil. Küçük sinir bozucu veledimiz Carl da başına buyruk hareketleri sırasında Dale’i öldüren zombiyi görüyordu. Çubukla b*kunu eşeleyen çocuk misali ona taş atması falan iyice deli etmişti beni. Hatta zombilerin tarafını tuttuğum tek sahne diyebilirim…!!! (Psikopata bağladım, kabul ediyorum.)

Glenn’in sevgilisine de değineyim hazır başlamışken. Çok güzel bir kadın ama sürekli duygu değişimlerinde bulunması sinir bozucu. Aslında gayet güzel bir fikir, psikolojilerin iyice çöktüğü bir dönemde bu tip davranışlar normal. Ama güzel bir kızı davranışlarıyla heba etmek derim ben buna.

İşin ilginç yanı sadece Glenn’in sevgilisi değil, bütün diğer kadınlar sinir bozucu. Ortalığı karıştıran, erkekleri gaza getiren ve birbirlerine düşürmeye çalışanlar hep kadınlar olarak görülüyor dizide. “Sen nasıl erkeksin?” gibi laflar dönüyor resmen ki kavgada söylenmez. Bu gidişle dizide sırf başrol olduğu için sadece Rick kalacak. Diğer herkes aptallıkları yüzünden ölecek gibi.

Önümüzdeki sezon ölecekler listesinin en başına T-Dog geçecek sanırım. Sivrilmeye ve çıkarcı davranmaya başlıyor ki karma böyle insanları cezasız bırakmaz. (Hiç olmazsa dizilerde.)

Sonraki sezonun hapishanede geçeceği kesin gibi. Çiftlikte bile bir sezon geçirdiyseler, tam korumalı bir hapishanede 10 sezon sürer bu dizi. Zombiden çok entrika ve insanların birbirine kazık atmalarını izlersek hiç şaşırmayacağım o yüzden. Bu sezonda bahsi geçen otuz kişilik gurubun da bu hapiste olabileceği ihtimalini düşünürsek ve Rick’in, arkadaşlarını öldürdüklerini öğrenirlerse, siz düşünün gerisinde gelen curcunayı.

Zombiden "Harbi mi lan?" bakışı
Merakımı cezbeden yerlere de kısaca değinelim ve yavaşça incelemeyi bitirelim.

İlk sezonda görülen helikopter burada yine görülüyor. İlk gördüğümde bir yerlerde askeri üs olabileceği fikrine kapılmıştım. Şimdi ise, bu askeri üssün helikopteri kullanarak zombileri kışkırttığı ve yönlendirdiğini düşünmekteyim. Onu gördükten sonra zombilerin yön değişip çiftliğe saldırmaları fazlasıyla dikkat çekiciydi.

Dizideki zombilere bayağı imrendim diyebilirim aslında. Sabah akşam et yiyerek benden daha iyi besleniyorlar. Hele elleriyle iştahla yedikleri sahnelerde midemin bulanması yerine aksine karnım acıkıyordu. (Bu dizi beni bozuyor sanırım acilen bırakmam gerek.)

Sezonun sonundaki zombi saldırısında herkesin bir anda dağılmasıyla, üçüncü sezon birbirlerini bulmak ile geçer diye tahmin etmiştim ama sağ olsunlar hemen bir araya gelerek işi iyice bıkkınlık derecesine taşımamışlar. Dediğim gibi sezon sonu mükemmel olmuş, göze batan hiç bir şey bırakmamışlar.

Bir de dizideki Portal oyununun reklamı hoşuma gitti. Ama Glenn’in kuyuya sarkıtılmak ile Portal arasındaki bağlantıyı nasıl kurduğunu çözemedim diyebilirim. Kuyunun ağzını Portal kapısı olarak mı gördü acaba?

13 bölümlük sezon için fazlasıyla şey söyledik sanırım. Geriye de söylenecek pek bir şey kalmadığı için yazıyı burada bitiriyorum. Bir sonraki incelemede görüşmek üzere… Beyinlerinize sahip çıkın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...