Bu yazımda ise, özellikle 1960’lardan sonra bilimkurguda
patlama yapan sinema sektöründe yenilikçi olan bilimkurgu filmlerine göz
atacağız.
(Parantez içinde yazan rakamlar filmin ve serisinin yayın yılıdır)
(Parantez içinde yazan rakamlar filmin ve serisinin yayın yılıdır)
Planet of the Apes – Maymunlar Cehennemi : (1968 – 1970 –
1971 – 1972 – 1973 – 2001)
Tıpkı dünyayı istila eden maymunların hikâyesini anlattığı
gibi, 70’leri de Maymunlar Cehennemi serisinin
4 filmi istila etmiştir. 1968 yapımı ilk filmin ardından 1970 yapımı ikinci
filmi olan Maymunlar Cehenneminin Altında çekilmiş ve sonraki 3 yıl
boyunca her yıl, serinin bir sonraki filmi sinemaseverlere sunulmuştu. Darwin
yaşasaydı büyük bir duygusallık ile yaklaşacağına inandığım film serisinde, bir
avuç insan ile maymunlar arasındaki romantik yakınlaşmalar birçok izleyiciye
ilginç gelmişti.
Star Wars – Yıldız
Savaşları : (1974 – 1980 – 1983 – 1999 – 2002 – 2005 – 2008)
70’lerin ve sonraki 40 yılın en çok konuşulan bilimkurgu
filmi elbette Yıldız Savaşları’dır.
Gerek konusuyla, gerek filmin çekiliş şekliyle, dönemin teknolojisinin çok
ilerisinde olan bir filmdi. George Lucas’ın dehasıyla milyonlarca hayranını
peşinden sürükleyen bir seri olma unvanına sahiptir.
Filmin hayran kitlesi o kadar artmıştı ki, 1966 yılından
itibaren 3 sezon boyunca yayınlanan Uzay Yolu dizisi fanatikleri ile Yıldız
Savaşları fanatikleri birbirlerine karşı üstünlük savaşına girmişlerdi. (Yok
efendim bizimki daha bilimsel kurguymuş da yok sizinki değilmiş de… Yahu otur
izle işte rahatsız mısın nesin)
İşte Mel Gibson’ı sevmek için bir sebep. Hatta belki de
edinebileceğiniz tek sebep. Kıyamet senaryosu sonrasında Petrol için savaş
veren çetelerin anlatıldığı unutulmaz bir film serisiydi Mad Max. Ahlakın yerle
bir olduğu, sadece yaşamak için savaş verilen atmosfer filmde çok iyi
yansıtılmıştı. Çöl arazide masrafın neredeyse sıfır olduğu bir yapımın, konusu
iyi olduğu zaman çok iyi gelir getirebileceğinin göstergesiydi Çılgın Max.
Alien – Yaratık : (1979 – 1986 – 1992 – 1997, Predatore
karşı serisi : 2004 – 2008)
Adına binlerce espri, gönderme ve dalga geçmeler yapılsa da
zamanının en iyi korku tabanlı bilimkurgusudur Alien. Resmen canlı bir
organizma tasarlanmıştır bu film için. Gelişimi, fiziki yapısı ve hareketleri
kusursuzca işlenmiştir. Çirkin suratlı dişlek yaratığın bile bu kadar hayranı
olması, bilimkurgunun çıkardığı işi gözler önüne sermektedir aslında.
Tron : (1982 - 2010)
Bilgisayarların gelişmesiyle bir
fikri ortaya attı Tron. Çalışan devreler üzerinde sibernetik bir hayat olsaydı
nasıl bir şeye benzerdi acaba? Matrix’in fikir babası olmuştur bu bakışıyla
teknolojiye. Siber dünyaya girip oradaki yaşamı incelememize izin vermiştir.
Tron bir efsaneden fazlası, bir öncü olmuştur aslında.
Dünyayı Kurtaran Adam : (1982)
Türk sinemasının komedide ne kadar usta olduğunu gösteren en
önemli yapıtlardan biridir. Hababam Sınıfının ardından Türk tarihinin en komik
filmi olmuştur. Bilimkurgu olarak ise büyük öncülüklere imza atmıştır.
Ellerinizi altın suyuna soktuğunuzda, altının bozuk paralar şeklinde biçimlenip
ellerinizi nasıl kaplayabileceğini, peluş canavarları nasıl ikiye böleceğimizi,
bir adamın ortadan ikiye bölünce, iki tarafında da bir burun ortaya çıktığını
ve yıldız savaşları filmindeki sahneleri çaktırmadan(!) nasıl filme
yansıtabileceğimizi öğrenmiştik. Bu filmi izlerken bilimsel yönüne kapılıp,
koltuktan koltuğa atlayarak dünyayı kurtarmaya çalışan kişileri tanıdım.
Yeminle.
Robot fikrinin en iyi işlendiği filmdir kendisi. Hem zaman
yolculuğu hem teknoloji bir arada işlenerek bilimkurguda zirve yapmıştır. Hatta
ikinci filminde cıva adam olarak tabir edilen bir üst terminator ile
izleyenleri “vay anasını teknolojiye bak” dedirtmiştir. Terminator bir demir
yığını değil, bir sevgi kelebeğine dönüşmüştür filmlerinin devamında izleyicilerin gözünde. (Astalavista Bebeğim)
Back to the Future – Geleceğe Dönüş : (1985 – 1989 – 1990)
Bilimkurgu ve film denilince akla gelen ilk isim Steven Spielberg’dür.
Ve onun en sevilen filmlerinden olan, geleceğe dönüş serisinin ilk filmi vardır.
(E.T. den sonra.) Zaman yolculuğundaki paradoksa “zamanda yolcuk, yapıcı
olduğu sürece gerçekleşebilir” fikriyle yeni bir açıklama getirmiştir. Ve bu
düşünce bir kısım bilim adamı tarafından bile kabul görmüştür.
Deniz manzaralı ev sorununa çözüm getiren, küresel ısınmanın
iyi yönlerini anlatan bir film olduğunu söylemeyi isterdim ama değil. Sular
altında kalan dünyada, gemi ve teknelerde yaşayan, birbirine güvenmeyen ve
kazık atan çıkarcı insanların filmidir Su Dünyası. Hem petrol krizi, hem
küresel ısınma, hem de evrim bir arada işlenir aslında filmde.
Cube – Küp : (1997 – 2002 – 2004)
İlk filmi teknolojik oyuncaklardan oluşuyordu genel anlamda.
Ama ikinci filmde “quantum fiziğinin filmini yapabilir misin” sorusuna cevap
verir nitelikte bir senaryo çıkardı karşımıza. Makro düzeyde bir quantum
mekaniğini çok iyi şekilde yansıtmıştı film. Ve serinin son filminde ise
olayların en başını anlattığını ve “vay anasını bu adam o muymuş” dedirten
final sahnesiyle herkesi etkilemiştir eminim.
Starship Troopers – Yıldızgemisi Askerleri : (1997)
Robert A. Heinlein’in kitabından uyarlanan film, görsel bir
şölendi izleyenler için. Oyunculuk konusunda çok fazla iddiası yoktu ama
izleyenler için bunun zaten önemi yoktu. Serinin devam filmi olarak çekilen
diğer gereksiz filmlerin tarihlerini de almaya gerek yok sanırım. Çünkü yıldız
gemisi askerleri ve onun böceklerle dolu dünyasını en güzel anlatan film
ilkidir. (Günümüz filmlerinde bile silah ateşlendiğinde her merminin yaratığa
girmesini ve bir parça koparması gibi ayrıntıları göremiyoruz.)
Ve geldik son filmimize. Binlerce yıldır filozofların
gerçekliği sorgulayışına yeni bir bakış açısı getirdi Matrix. Bütün
gördüklerimizin aslında bir simülasyondan ibaret olduğunu söylemesi, ona inanan
binlerce insanı peşinden sürükledi. Gerçekle sahteyi nasıl ayırt edebiliriz?
Bunların birer programdan ibaret olmadığını nereden bilebiliriz? Gerçek zannettiğimiz
şeylerin, aslında zihnimizin bize oynadığı oyunlar olmadığını nasıl
anlayabiliriz? Bu sorularla “What is the Matrix” diyerek çıldıran insanlar
olmuştu zamanla. Ama bilinen bir gerçek varsa, Matrix’in kullandığı
teknolojiyle film endüstrisine bir devrim yaratmış olmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder