29 Mart 2012 Perşembe

Zaman Yolculuğu Kimdir Kimlerdendir

Bilim kurgu denilince akla gelen ilk fikirlerden biridir zaman yolculuğu. İnsanoğlunun zamanda ileriye veya geriye gitme hayalleri, bilim kurgunun gerçekçi bakışlarıyla teoride gerçeğe bile dönmüştür. Einstein’ın görecelik kuramı ile zamanda ileriye gidilebileceği ve günümüz fizikçilerinin ileri sürdükleri değişik teorilerle geçmişe gidilebileceğinin gerçekliği sorgulanmaktadır.

Zaman yolculuğunda bilime olan inanç o kadar fazladır ki, Walt Disney bunun en iyi örneğini sergilemiştir. Walt Disney, gırtlak kanseri nedeniyle ölümünden hemen sonra, Kriyojenik Soğutma ile bedenini dondurarak, gelecekte tekrar çözülerek kanserinin tedavi edileceğine ve hayata döndürüleceğine inanmaktaydı. Bu onun müthiş hayal gücünün yanı sıra, bilime olan inancını da göstermekteydi. Ve eğer bilim onu haklı çıkarırsa, geleceğe giden ilk insanlardan biri olmuş olacaktır.

Roman ve filmlere de konu olan zaman yolculuğu birçok farklı düşünceyle meraklılara sunulmuştur. Zaman yolculuğuyla ilgili yazılan ilk metinler Samuel Madden’in Memoirs of the Twentieth Century isimli romanıdır. Ancak bu konudaki en ünlü eserler H.G.Wells’in elinden çıkmıştır. The Chronic Argonauts ve The Time Machine romanları dünya üzerinde zaman yolculuğu temeline dayanan en iyi kurgular olarak kabul edilmektedir.

1963 yılından beri süregelen Doctor Who’nun serüvenleri ise dünya tarihinin en uzun soluklu bilim kurgu dizisi olmasının yanı sıra (2011 yılı sonunda 784 bölüm), bilim kurgu ve zaman yolculuğu konusundaki düşünceleriyle milyonlarca hayran kitlesine ulaşmıştır. Zaman Lordu olan gizemli Doctor’un geçmiş ve geleceğe sürekli ziyaretler yaparak, sıra dışı yaratık, ırklar ve robotlarla savaşarak, karşısına çıkan sorunlarla başa çıkmaktadır.

Sinema endüstrisinde ise ilk zaman yolculuğu filmi, Tay Garnett’in yönetmenliğini yaptığı 1949 yapımı A Connecticut Yankee in King Arthur's Court isimli filmdir. Ancak en ünlü zaman yolculuğu temeline dayanan filmler, Franklin J. Schaffner’ın Planet of the Apes’i(1968) James Cameron’un The Terminator’ü(1984) ve Robert Zemeckis’in Back to the Future(1985) filmleridir.
Geleceğe Dönüş filminden bir sahne

Peki, bunca hayal gücü ve bilimin kendisiyle desteklenen zaman yolculuğu gerçekleşebilir mi? Bilim adamları zamanın ileriye doğru aktığından dolayı (değişik düşünceler mevcut ama geleceğe doğru gittiğimizden dolayı genel kanı bu yönde), sadece kişiler tarafından bu akışı hızlandırdığımız takdirde geleceğe gidebileceğimize inanıyorlar. Örneğin daha önce de bahsettiğim Walt Disney’in dondurulması, hala kullanılmakta olan bir sistemdir. Vücudun bütün hücreleri dondurularak zaman içinde yaşlanmadan, insanların geleceğe gitmelerine olanak sağlamaktadır. Ancak bütün vücudu aynı anda ve zarar vermeden çözmek henüz mümkün değildir.

Bunun yanı sıra Einstein’ın izafiyet teorisine göre, ışık hızına ne kadar yakın giderseniz, zamanda o kadar ileriye adım atmış olursunuz. Nano saniyelere kadar ölçümler yapan aletlerle, jet içinde uçularak yapılan testler bu hipotezin gerçekliğini desteklemekte. Einstein’a göre, ışık hızına yakın bir hızla yarım saat yolculuk ederseniz, gerçek dünyada 80 yıl ileriye gitmiş olursunuz. Ancak sorun şudur ki, ışık hızına ulaşabilecek bir aletin yapılması henüz mümkün değil.

Einstein
Geleceğe gitmenin birçok alternatif yolu tartışılırken, geçmişe gitmenin neden olduğu sorunlar sürekli gündeme gelmektedir. Öncelikle geçmişe gitmenin mümkün olabildiği bir cihaz yapıldı diyelim. Ancak zamanın veya zaman yolculuğunun nasıl işlediği hakkında tam bir fikrimiz yok. Mesela geçmişe giderken, zamanın iz bıraktığı bir yoldan mı ilerleyeceğiz, yoksa evren koordinatları üzerinde olduğumuz noktadan geçmişe mi ışınlanacağız. İkinci seçeneğin söz konusu olduğunu düşünelim ve zaman makinemizde beş dakika geçmişe seyahat edelim. Bu beş dakikalık zaman dilimi içerisinde dünya, güneş sistemi ve diğer hareket eden tüm parçacıklar sabit kalmayacağı için, uzay boşluğunun ortasında bir yerde geçmişe gitmiş olabileceğimiz mümkündür. Yani belki de geleceğin insanları bu problemi aşamadıkları için ve dünyanın aynı nokta üzerine tekrar ne zaman geleceğini bilmedikleri için (sadece dünya değil bütün galaksi hareket ettiğinden dolayı) başarısız girişimlerde bulunuyorlar ve geçmişe gelemiyorlar olabilir.

Yolcuğu zaman çizgisi üzerinden yapıldığını var sayarak diğer olasılık üzerinden devam edelim madem. Yaptığınız zaman makinesi ile beş dakika öncesine gittiğinizi ve kendinizi daha geçmişe gitmeden önce gördüğünüzü düşünün. Henüz alete girmemişsiniz ama siz orada kendinizi selamlıyorsunuz. Bu sahne bile geleceğin sabitliğini bozmaktadır. Çünkü sizin o beş dakikalık zaman içinde yapacaklarınız aksayacaktır. Hatta işi daha ilginç yapıp geçmişteki kendinizi öldürürseniz, beş dakika sonra geçmişe seyahat edecek bir siz olmayacağı için, geçmişe giderek kendinizi öldürecek bir gerçeklik de söz konusu olmayacaktır.

Bilim adamları bu paradoksu çözmek için bazı fikirler ortaya atmaktadır. Bunlardan birisi çoklu evren teorisidir. Ama çoklu evren teorisinde öncelikle bilinmesi gereken bazı parçacık altı hareketler vardır. Parçacık altı bir cismin ışık hızından hızlı hareket edebileceği düşünülmektedir. Peki ışık hızına yaklaşınca zamanın yavaşladığını ispatlamıştık. Ya ışık hızını geçince ne olur? Bu parçacıklar geçmişe doğru seyahat etmeye başlarlar. Ancak cisimler aynı evren içinde geçmişe de seyahat edemezlerdi. Çünkü geçmişe giden bir cisim, geçmiş düzeni bozabilir. Bu yüzden parçacıklar, birçok evren üzerinde farklı noktalara uğrayarak seyahat etmektedirler.

Yani atom altı parçacıklar sürekli geçmişe doğru giden ve farklı evrenlere sıçrayarak seyahat eden enerjiler olarak düşünülmektedirler. Sonsuz varyasyon içinde ise, yine sonsuz sayıda bizim evrenimizin aynısını oluşturan başka evrenler de oluşabilir. Yani şu anki parçacık dizilimi bir başka evrende aynen tekrar ediyor olabilir.

Biraz kafa karıştırıcı olduğunu biliyorum ancak bu uğurda deliren nice insan olduğunu ve olayın aslında çok daha karmaşık olabileceğini düşündüğünüzde, şimdiki söylenenler gayet basit bir sistem olarak görülebilir. Kısaca bilmemiz gereken bu evrenin dışında tıpkı buna benzeyen ve farklı zaman dilimlerini işleyen evrenler olabileceği. Bir başka evrende bizim zamanımızdan 10 dakika öncesi yaşanıyor olabilir. Ve biz de, bir başka evrenin geçmiş yansıması ve onlardan kalan parçacıklarla oluşan bir evren olabiliriz.

Şimdi geçmişe gitmek için bir teorimiz var. Bu teoriye göre geçmişe gittiğimizde (yine beş dakika önce kendimizi görmeye gidelim) bizi oluşturan parçacıkların hepsi, paralel bir evrende birleşerek tekrar bizi oluşturacaklar. Böylece, kendi evrenimizde sonsuza kadar yok olmuşken, bir başka evrende bizden 2 tane var olabilir. Ve kendinizi öldürmeniz hiçbir şeyi değiştirmeyecektir çünkü zaten ziyaret ettiğiniz evrende zaman yolculuğu yapan bir size ihtiyaç yoktur.

Çoklu evren olayında fazlasıyla kafanız karıştıysa, en iyisi başka bir teoriye göz atalım. Bir diğer düşünce ise yine kendi evrenimizde geçmişe gideceksek eğer, bu yolculuğun yapıcı olması gerektiği yönündedir. Birçok filmde ve kitapta bunun örnekleri işlenmektedir. Eğer geçmişte kırılmış bir eşyayı, siz geçmişe giderek kırarsanız, onun zaman içindeki işleyişi zaten sizin sayenizde olmuş demektir. Geçmiş ve gelecek bir bütün olarak var sayılır ve tıpkı geçmişte yaptıklarınızın geleceği etkilemesi gibi, gelecekte yaptıklarınız da geçmişi etkilemektedir. Bu yüzden yaptığınız bütün yolculuklar zaman çizgisini bozmaz. Çünkü zaten olması gerekenleri gerçekleştiriyorsunuz demektir.

Bütün bu teoriler çok zorlama teoriler de olsa geçmişe zaman yolculuğu yapmanın olabileceğine inanılmaktadır. Ama daha kolay bir yöntem ise geçmişi görmektir. Işık saniyede 300 bin kilometre hız ile hareket ettiğini birçoğunuz biliyorsunuz. Işığın bir noktadan diğerine ulaşması zaman almaktadır. Eğer gökyüzüne bakıp bizden 100 milyon ışık yılı uzakta bir yıldızı gözlemlerseniz, aslında o yıldızın yüz milyon yıl önce gönderdiği ışıkları görürsünüz demektir. Kim bilir o yıldız çoktan enerjisini kaybederek sönmüş olabilir.

Dünyadan 90 milyon kilometre uzağı giderek, orada bir teleskop inşa etsek ve dünyayı gözlemlesek, dünyada beş dakika önce yaşananları görmüş oluruz. Bazı teorisyenler ise uzayı bükerek milyonlarca kilometrelik mesafeleri kat edebileceğimizi düşünüyor. Eğer bu gerçek olursa, kısa süre içinde dünyadan uzaklaşarak dünyanın geçmişini gözlemleyebilir ve neler olduğunu yine kısa sürede geri dönerek anlatabilirdik.

Bilim adamlarınca, geçmişi görmek oraya gitmekten daha mümkün gibi görünse de bütün bu teknolojinin gerçekleşmesine çok uzun yıllar var. Şimdiden sesleniyorum. Torunumun torununun torunu kişi, gelecekte zaman makinesi yapılırsa ve geçmişe gelirsen eğer, önce bakkaldan ekmek al…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...