J.R.R. Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi (The Lord of the Rings) üçlemesinin Peter Jackson tarafından sinemaya uyarlamasından sonra fantastik kurgu hiç olmadığı kadar ilgi çekti. Eminim ki bu konuda çoğu kişi benimle hemfikir olacaktır. Türkiye'de yaşayanlar olarak kitap okumak yerine, film izlemeye daha yatkınız. Şu an çıkıp bir röportaj yapılsa ve soru da şu olsa: "fantastik kurgu hakkında bildiklerinizi söyler misiniz?" bu sorunun yanıtı ilk olarak Yüzüklerin Efendisi, ikinci olarak da Harry Potter olacaktır yani; en fazla göz önünde bulunan iki film serisi.
Ayrıyeten bu filmlerle başlayıp, içindeki fantastik kurgu aşkını açığa çıkaranlar da olmadı değil. Sonuçta bir şeye olan beğenisini, o şeyi görmeden farkedemez insan değil mi? İşte bu yüzden, tam anlamıyla 2000'li yıllarla başlayan fantastik edebiyat fanatizmi, her geçen gün kitapçı raflarını bu türde kitaplarla doldurmayı sağladı.
Ne yazık ki; kitap raflarında yer alan Türk yazarların bu türe ait romanları pek ilgi çekmedi. Bu konuyla ilgili çevremdeki insanlara sorular sorduğumda bunun nedeni hakkında bir kaç fikre sahip oldum. İşte bu fikirlerden bazıları şunlardı:
Fantastik kurgunun tam olarak ne olduğu bilgisi, henüz çoğu insanda oluşmamış. "Türkiye fantastik kurgu için gerekli alt yapıya sahip mi?" şeklinde bir soru bile duydum. Bu sorunun açıklanmasını istediğimde ise şöyle bir cevap geldi: "Türkiye'de mitler yok. Kahramanların isimleri olarak ne kullanılabilir?" Bu düşünce karşısında şaşırdığımı belirtmeliyim. Sonuç olarak fantastik kurgu diyoruz. Bu illa bir alanın mitini alıp çekip çevirmek sayesinde mi oluyor? O zaman zamanın mitleri neyden esinlenerek yazıldı diye düşünülmüyor mu? Yoksa Zeus ve Odin kardeş mi? :) Bu yüzden altyapı konusuyla ilgili yorumum şu olacaktır her zaman: "Türkiye'de fantastik kurgu için altyapı değil, bilinç olması lazım."
Diğer bir durum ise fantastik kurgu bilgisi olan insanların kafasında ise bir önyargının alıp yürümesi. Bu da Türkiye'de yapılan hiçbir şeyin diğer ülkelerde yapılandan iyi olmaması düşüncesiyle birlikte geliyor. Burada yanındaki insanın bir şey yapacağına, yapabileceğine güvenilmiyor. Bu da pek çok düşüncenin, hevesin sonlanmasına neden oluyor da olabilir. Sadece edebiyat değil, sinema, tiyatro... aklınıza hangi konu gelirse bu böyle, en azından gözlemlediğim kadarıyla... Bu yüzden tek istediğim bu tür şeyler hakkında fazlasıyla önyargılı olmamak. Ve harcanan emeğe saygı göstermek...
Saygılar...